Bowlby bağlanma kuramının kurucusudur ve bağlanmayı şöyle tarif eder;” Başka birine (anne, baba ya da bakım veren kişi) karşı duygusal yakınlık kurmayı isteme ve bunu sürdürmeye çaba göstermek.” Siz de takdir edersiniz ki insan yavrusu diğer canlılar arasında bakıma en fazla muhtaç olandır. Bu sebeple bakım verene uyum göstermeye ve bu uyumu sürdürmeye olan ihtiyacı hayatidir.
Bowlby yetişkinler üzerine bir araştırma yapmasa da bağlanmanın; “beşikten mezara” sürdüğünü belirtmiştir. Buna paralel olarak daha sonra (çocukluklarında bağlanma stilleri tespit edilmiş yetişkinler) yapılan araştırmalar bağlanma stillerinin değişime karşı dirençli, öğrenilmiş (bilinçdışı, otomatik) ilişki kurma kalıpları olduğunu göstermiştir. Yani Bowlby’nin dediğini gibi bağlanma beşikten mezara süren bir hikâyedir.
Yetişkin Bağlanma Stilleri ve Duygusal İlişkilerimiz
Bağlanma stilimiz çocuklukta ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkilerimizden meydana geliyor ve uzun yıllar değişmeden kalabiliyorsa bağlanma şeklimizin ilişkilerimize olan etkilerini bilmek faydalı olacaktır.
Güvenli Bağlanan Yetişkinler: Bu kişiler eşleriyle ya da partnerleri ile yakınlık kurmakta zorluk yaşamazlar, yersiz terkedilme ve sevilmeme gibi korku ve şüpheleri yoktur. Partnerlerine karşı doğal bir güven duyarlar. İlişkide yönetimi ele almakta ya da yeri geldiğinde eşine devretmekte zorlanmazlar. Sevgilerini rahatça dile getirip davranışa dökebilirler. Eşleriyle bir sorun yaşadıklarında bu sorunu konuşmak onlar için zor değildir.
Kaygılı Bağlanan Yetişkinler: Eşleri ya da partnerlerinin sevgisinden sürekli şüphe ederler. İlişkideki ufak tefek sorunlar terk edilme korkularını tetikleyebilir. Sevdikleri ile iç içe olmayı severler ve bu yakınlık hali çoğu zaman eşlerini bunaltıp kendilerinden uzaklaştırabilir. Eşlerinin nefes almak için uzaklaşma isteklerini sevilmeme olarak yorumlayıp eşlerine daha fazla yapışabilirler. Anlayamadıkları nokta; “Terk edilme korkusuyla eşlerine yaklaşmak için attıkları her adımın onları eşlerinden daha fazla uzaklaştırmasıdır.”
Kaçıngan Bağlanan Yetişkinler: Özgürlüklerine düşkün insanlardır. Eşlerinin ya da partnerlerinin kendilerinden beklentileri arttıkça sıkışmış, işgal edilmiş hissederler. Birine tamamen güvenmek ve bağlanmak onlar için çok zordur. Genelde partnerleri onların rahat hissettiklerinden daha fazla yakın olmak isterler. Farkedemedikleri nokta: “Rahatlamak için eşlerinden uzaklaşmaları anlık olarak iyi hissettirse de uzun süreli ilişkiler kurma kapasitelerini kısıtlamaktadır.”
Görüldüğü gibi bağlanma stilleri yalnızca çocukları anlamakta değil, biz yetişkinleri anlamakta da gayet işe yaramaktadır. Eğer ilişkilerimiz birbirine benzer nedenlerle bitiyor ya da edilen kavgaların sebebi hep aynı ise bağlanma stillerimiz devrede demektir.
Bir şeyi değiştirebilmenin ilk şartı fark etmektir. İlişkilerimizi baltalayan bağlanma stilimiz ise; Öncelikle bilinmesi gereken hissettiğimiz terk edilme, sevilmeme ya da işgal edilme korkularının bugüne ait olmadığıdır. Bağlanma stilleri çocukluğumuzda ailemizle kurduğumuz yakın ilişkilerin ürünü olduğundan, günümüzde eşimizle ya da sevgilinizle kurduğumuz YAKIN ilişkiler bu bağlanma stillerinin harekete geçmesini sağlamaktadır. Tabir-i caizse beynimiz hayaletlerle savaşmaktadır.
Bilinçdışı korkularımızın bizim ve sevdiklerimizin hayat kalitesini azaltmaması temennisiyle.
Sağlıcakla kalın…
Uzman Klinik Psikolog (Samsun Psikolog)