İnsan aynaya baktığında kendini nadiren görür.
İnsan yavrusu dünyaya geldiğinde burada nasıl davranılacağını dair bir bilgiye sahip değildir. O sadece OLMAYI BİLDİĞİ GİBİ olur ve onun bu olmayı bildiği halin bakım verenler tarafından nasıl karşılandığına bağlı olarak olduğu gibi olmaya veya kendisinden beklenilen varoluş haline bürünmeye meyilli olur.
Olmayı bildiğimiz gibi olduğumuzda kabul edilmiyorsak, kabul edilmenin yollarını bulmak zorunda kalırız. İnsan öteki olmadan yaşamakta zorlanacak sosyal bir varlık olduğu için ötekinin onu kabul etme şartlarını zamanla kendi gerçek varoluşuyla karıştırabilir.
Bürünmemiz istenilen SURETler (kabul edilme, onaylanma, sevilme şartları…), ASLımızın önüne geçtikçe kendimize yabancılaşır aynadaki suretlerimizi aslımız zannederiz.
Kabul edilme şartları, ötekinin görmek istedikleri veya suretler… adına her ne derseniz deyin hepsi de kabul edilme pahasına taşıdığımız ağır yükler, aynada görünmemizi engelleyen suratımıza yerleştirilmiş maskelerdir.
Suretler kendini; iç sıkıntısı, aniden basan afakanlar, ait hissetmeme, panik atak, adı konulamayan hastalıklar olarak gösterir. Aynada kendini en az gören, en ağır yükü taşıyan, kendi olmaktan ölesiye korkutulandır.
C. G. Jung; “Biz nevrozu iyileştirmeyiz, nevroz bizi iyileştirir.” der. Aslında iç sıkıntısı, panik atak veya ait olamama gibi hisler iyileştirilmesi gereken şeyler değil neyin iyileşmesi gerektiğini haber veren ulaklardır.
Aman ağzımın tadı bozulmasın, el alem ne der, beddua almayalım, insanlar üzülmesin dedikçe aslımızdan uzaklaşıp suretlerimizin altında ezilmeye ve derdimizi dolaylı yollardan anlatmaya devam edeceğiz.
Ağzımın tadı bazen kaçmalı, el alemin ağzı torba gibi büzülmeli, insanlar üzülmeli…
Bazen böyle şeyler olmalı…
Samsun’da veya dünyanın herhangi bir yerinde yaşadığınız ilişki ve bağlanma sorunlarında psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğunuzda online ya da yüz yüze psikolojik danışmanlık hizmeti almak için samsun psikolog Hasan Duran’a ulaşabilirsiniz.
Klinik Psikolog
Özne Psikoloji Danışmanlık Merkezi