Günümüzde çok popüler olan öz saygı/benlik saygısı, öz güven gibi kavramları anlamak için öncelikle başlarına eklenen ‘’öz’’ yani ‘’ben’’ , ‘’benlik’’ gibi yapıların ne anlama geldiğini ve nasıl oluştuğunu anlamak gerekmektedir.
‘’Öz’’ Kavramı Anlamak…
Literatürde bu öz kavramını açıklamak için birçok psikolojik terim kullanılmaktadır. (Ego, kendilik, benlik, kişilik, şemalar vb.) ortak noktaları ise insanoğlunun başına gelen olayları anlamlandırabilmesini ve bu anlam verme sürecinin neticesi olarak başına gelen olaya bir tepki verebilmesini sağlayabilmeleridir.
Hayata cevap verme şeklimiz olarak da açıklayabileceğimiz yapı (benlik/kendilik/kişilik) neredeyse biz daha dünyaya gelmeden önce şekillenmeye başlıyor diyebiliriz. Bir çocuğun kişiliği dünyaya geldiğinde değil anne babasının zihinlerine çocuk yapma fikri düştüğünde şekillenmeye başlar. Ebeveynler çocuk dünyaya gelmeden zihinlerinde bir çocuk meydana getirip ona bir takım özellikler atfedebilmektedir. Mesela; bir çocuğun istenen bir çocuk olması ya da planlanmamış bir gebelik olması dünyaya geldiğinde karşılaşacağı muameleyi tamamen değiştirebilmektedir. Kişiliğimizin (öz) oluşumunda; doğuştan getirdiğimiz özelliklerimiz, anne babamızla ilk çocukluk yıllarındaki ilişkimiz ve hayatın karşımıza çıkarttığı, kader diye de tabir edebileceğimiz şeyler rol oynamaktadır.
Bu süreci iyi geçiren insanların öz saygısı, öz güveni de iyi gelişmektedir. Bu önemli süreci bir takım sıkıntılarla geçiren kişiler ise bir takım öz saygı ve güven problemleri yaşamaktadırlar. Öz saygı ve öz güven kavramları birbirlerini tamamlayan kavramlar olsalar da aralarında ince nüans farklılıkları vardır. Benlik saygısı yüksek, özüne saygılı, kendisiyle barışık olan bir kişinin özgüvenin yüksek olması doğaldır. Ancak özgüven kavramı kültürümüzde zaman zaman farklı ve hatta çelişkili anlamlar taşıyor. Yapıcı, gerçeklikle uyumlu ve girişimci özgüvenle, hayali, gerçeklikle uyumlu olmayan ve bir bakıma savunmacı özgüveni birbirine karıştırıyoruz. Sonuç olarak kendine güveni bazen olur olmaz, dozunu kaçırdığımız bir meydan okuma ve neredeyse bir “kendini beğenmişlik” gibi algılıyoruz. Üst düzey bir olgunluk göstergesi olan özsaygıyı ise göz ardı edebiliyoruz.
Öz güven, Öz Saygı İlişkisi
Bir insanın öz güveninin yüksek olması her zaman öz saygı/benlik saygısının da yüksek olduğu anlamına gelmez. Bunun ayırdımına varmanın en kısa yolu yaptığımız eylemlerin motivasyonel alt yapısına vakıf olmak yani neden yaptığımızın farkına varmaktır. Mesela; spor yapmak, kuşkusuz güzel bir alışkanlıktır ama asıl mesele sporu neden yaptığımızda gizlidir. Spor yapmaktaki amacımız; sağlıklı, zinde bir vücuda sahip olmak ve biraz da bununla övünmek mi? Ya da fit bir vücuda, ışıltılı bir dış görünüşe sahip olmadığı müddetçe insanların ilgisini çekemeyeceğine, sevdiği kişiyle duygusal bir ilişki kurma şansını kaçıracağına inanmak mı? Ya da bir şey yapmadığında, kendisiyle baş başa kaldığında içsel bir boşluk, huzursuzluk hissetmesi ve bu huzursuzluktan kaçmak için bir şeyler yapmak zorunda hissetmek mi yani bir nevi kendimizi oyalamak mı?
Ne yaparlarsa yapsınlar içlerindeki boşluk hissinden kurtulamayan, elde ettikleri başarıların mutluluğunu kısa süreli yaşayan ve kendilerini bu iyi hissetme halini yakalamak için sürekli zorlayan kişilerin dışarıdan görünen ‘’özgüvenli’’ tavırları maalesef içeriye sirayet etmemektedir. Bu kişiler içlerinde sanki dibi delik bir sepeti doldurmaya çalışıyormuş gibi bir his taşıyabilirler ve bu özgüven kisvesi altında gösterdikleri kendinden emin ve sürekli davranışlar; susayan birinin susuzluğunu gidermek için tuzlu su içmesi gibidir, içtikçe susuzluğu artmaktadır. Yani öz saygının, öz güvenin gerçek görünümlerinin özelliği olan; kişinin kendinden memnun olması ve bu memnuniyet için kendini gereğinden fazla şeyler yapmak zorunda hissetmemesi kısaca kendini heder etmemesi… gibi özellikler bu kişilerde pek rastlanır tavırlar değildir. Onlar içlerinde; bir şeyler yapmalısın, yapmak zorundasın… mesajını taşırlar ve bu içsel mesajların esiri olmuş gibidirler. Takıntılı bir şekilde; başarının, ışıltılı bir dış gürünüşün ve tatmin olmaz bir hırsın peşine düşmüşlerdir. Böyle bir durumda yapılabilecek en iyi şey bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak olabilir.
Hayat Kalitemizi Aynalarımız Tayin Eder
Benlik saygısı (öz saygı) aslında herkesin bakıpta kendini gördüğü bir ayna gibidir. Tıpkı aşağıdaki hikayede olduğu gibi;
Tarihte ilk kez Erzurum’a ayna gitmiş.
Adamın biri aynayı görüp eline almış.
Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini.
Adam: Ey gidi gardaşımm… Seni bir daha görmek nasipte varmış!
Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine.
Karısı bakmış adam bir şeye sarılıp uyuyor.
Aynaya bakmış bir kadın! Allah belaağı vireee, bu garı da kim? Bir şeye de benzese diyerek feryat figan evden çıkmış, muhtara gitmiş.
Kadın: Mığdar, benim herif beni bu çirkin garıyla aldatii.
Muhtar aynaya bakmış. Sonra düşünceli düşünceli:
Yav bu garıdan çok gavata benziir!
Hayatımızın kalitesi içimize bakıp gördüklerimizle doğru orantılı olsa gerek. Bazılarımız canları gibi sevdiği kardeşini, bazılarımız çirkin bir kadını, bazılarımız ise bir gavatı görebilir.
Yazıya, divan şiirinin en büyük temsilcilerinden olan Şeyh Galib’in bir dizesiyle son vermek istiyorum;
Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen (Kendine dikkatlice bir bak; sen âlemin özüsün)
Merdüm-i dide-i ekvan olan âdemsin sen (Sen varlıkların gözbebeği olan insansın.)
Sağlıcakla kalın…
Hasan DURAN
Uzman Klinik Psikolog (Samsun Psikolog)
KAYNAKÇA
Gerçek Kendilik, James MASTERSON
Gerçek Kendiliği Ararken. James MASTERSON
Güvenli Bir Dayanak, John BOWLBY
Şema Terapi, Jeffrey YOUNG
Süresi Sınırlı Dinamik Psikoterapi, Hanna LEVENSON
Çok Boyutlu Terapi Uygulaması, Arnold A. LAZARUS